Picture
Ya artık her yerde bir tanıtım reklam görür olduk. Sokakta yürürsün durağın yanında reklam panosu, inşaat önlerinde korumaya yarayan tahtaların önünde tanıtımlar, apartmanın en görünür yerinde boydan boya turkcell reklamı (kadıköy), gazetelerin arka sayfaları... Bunlar neden yapılıyor? Daha fazla tüketiciyi çekmek için...


 
Çok hareket edebiliyor musun?
Koşup oynayıp hoplayıp zıplayabiliyor musun?
Şarkı söylerken müziğin ritmine göre dans edebiliyor musun?
Konuşurken karşındakinin seni dinlediğine emin olabiliyor musun?
Elinde kaleminle bir not tutarken tahtayı rahat okuyor musun?

Bunları yapmak hepimiz için kolay şeyler! Peki;

Elektrikler kesildiğinde ya da karanlık bir ortama girdiğinde rahat hareket edebiliyor musun?
Sesin en hat safalarda olduğu bir mekanda karşı tarafın söylediğini ne kadar doğru anlayabiliyor musun?
...

"Engel" dediğin iki hecelik bir söylem değildir! İçinde; 3. gözü barındıran, yardımı barındıran, desteği barındıran kısaca toplumu barındıran bir söylemdir.


 
Picture
fatih projesinde mavi ekran görmeme umuduyla...
Bu yazı aslında sadece Finlandiya'daki ve Türkiye'deki eğtim sistemlerinin bir karşılaştırması ile ilgiliydi, ancak yakın bir zaman FATİH adlı bir projenin başlamasıyla konuyu biraz daha genişlettim...

Bu aralar bazı arkadaşlar Facebook'ta bir video paylaşıyor. Finlandiya'nın eğitim sistemiyle alakalı bu video öncelikle merakımı çekmemişti, ancak videoyu izledikten sonra şaşırdım...

Bize öğretilen müfredata göre yapılan her eğitim doğru eğitimdir. İşte bu söz o videodan sonra tamamen kendini sildiriyor. Bunu karşılaştırarak gidelim:




 
Picture
Bir okul... bir sınıf... bir tahta... bir tebeşir... ve o tebeşirle tahtaya yazılmış bir problem... Tahtaya bakıp da problemi çözen çocuklar parmaklarını kaldırır. Kaldırması da yetmez, "Örtmenim, örtmenim yapabilir miyim?"

Yılların nasıl geçtiğini büyükler söylediğinde boş laflar derdik, fakat doğruyu söylüyorlarmış. Daha dün gibi ilkokulumu hatırlıyorum. Celal Hoca benim yolumu çizen kişiydi, Mustafa Hoca'nın "Evladım gel buraya" sözünü kendince söylemesi, Emel Hocamız, müdürümüz... O zamanın arkadaşlıkları gerçekten de farklıydı...


 
Picture
Bu sabah yine kahvaltımı yapmak için kantine gitmiştim. Siparişlerimi alıp masaya geçerken televizyonda bir haber geçiyordu...

filmi burdan geri sarıp 3-4 gün öncesine geçiyoruz...


 
Picture
Sosyal medyada eğitim olur mu? Ya da olursa ne kadar etkili olur? İşte bu ve buna benzer sorulara yanıt için "livemocha" denilen bir site var.



 
İşte bu uyarı şu anda 100 milyondan fazla kişinin önüne geliyor, Facebook bir sorun yaşıyor ama bu sorunun kaynağı nedir? Bazı kaynaklar bunu DNS ayarlarından dolayı olduğunu söylemek de... Peki bu sorunu biz çözebilir miyiz? Sorunun ana bilgisayardan kaynaklanmasından dolayı elbette çözemeyiz. Bu sorunun çıkması bana şu soruyu sormama sebep oldu: "3-4 yıl önce Facebook olmadan önce biz nasıl yaşıyabiliyorduk?" Sanki cep telefonsuz hayat nasıldı gibi bir şeydi. O zamanlar sadece MSN'de takılan gençler vardı, aralarında yanlış imlalarla yazıştıkları bir ortam vardı. Bu ortamda illaki kendin de olman gerekmiyordu. Ama ne olduysa oldu Facebook hayatımıza girdi ve bizim paylaşımcı, sosyal bireyler olmaya başladı. Sanki daha öncesinde hayatta yokmuşuz gibi yeni yeni doğmaya başlamıştık. İşte böyle bir ortam Facebook... Sonsuza kadar devam edecekmiş gibi düşünüyoruz. Ama öyle olmuyor. Herhangi bir hatadan dolayı Facebook'a giremediğinizden sanki tüm dünya ile bağlantınızı kesmişsiniz gibi hissediyorsunuz.

Peki bu durum Facebook için ne anlama gelir?

Bu durum yüzünden Facebook çok büyük bir miktarda para kaybediyor. Çünkü reklamların olduğu linklere kimse tıklayamazsa para kaybederler. :)

Aslında güzel bir taktik de olabilir. Ay bağlantı gitti gördün mü sen? Şu an milyonlarca kişi F5'e tıklayıp yeniliyorlardır.

Kısaca Facebook biterse tüm hayat biter. :)
 
Bu yazıyı maillarına bakmayanlar için bir de buradan paylaşıyorum:


Selam Gönüllü Arkadaşlarım,

Volkan ile yaptığım atölyeden sonra bana ve Volkan'a olumlu geri dönüşler oldu ve bu bizi elbette mutlu etti. Atölyeye katılan arkadaşlarımıza "Örgütlenmemiz için sadece mail gruplarını kullanmayalım." dedik ve facebook, twitter, blogların yanında jotform, digsby gibi sosyal medyada bizlere yardım edebilecek program ve siteleri de tanıttık. Ve atölye sonunda bir iki notu sizlerle paylaşmak istedim. Bunların hem TOG'un oluşturulacak yeni sitesi, hem de örgütlenmeler için yararlı olacağını düşündüm:


 
Bir mail gelir, 16. Gençlik Konseyi’ne ev sahipliği yapmak isteyen örgütlenme var mı diye… Ve TOG Bolu içerisinden arkadaşlarımızdan sesler gelir: “Neden olmasın?”, “Ekibimiz üstesinden gelir” gibi gibi… Ve sonra bu seslere ben de katılırım, aşağıdaki yazı TOG Bolu’nun mail grubuna yazdığım bir yazıdır, sizlerle de paylaşmak istedim:

“Selam Gönüldaşlarım,

Öncelikle 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı'nızı ve Alternatif Gençlik Haftası'nı kutlarım...



 
Picture
Şu atölye çalışmamda yeni şeyler denemeye başladım. Mesela Flatcast. Ve bu akşam denemelik bir yayın yaptım. Bu sistemi sahada kullanan örgütlenmeler de var...

Flatcast, kısaca internet üzerinden amatörce yayın yapabileceğiniz bir yer... Üstelik ücretsiz ve kullanımı kolay. Dinleyenlerin yapması gereken sadece sayfanın önerdiği ufak bir eklentiyi yüklemek ve yayını dinlemeye başlamak. Azcık size bu akşamki yaptığım ilk denememi anlatayım: