12 Şubat 2011...

10'daki otobüse binmem için saat 8.45'de yazıhanede olmam gerekiyor. Ancak otobüse Esenler'de binmeyeceğim, Ataşehir'de 30 dakika bekleyeceğim. Bir bavul, bir sırt çantası, bir de ufak çantam... Evet bu sefer laptop yok. 4 saat yolculuktan sonra yurda geldim... Boşaltılmış bir yer gibiydi: Kapıları açık odalar, çarşafsız yataklar, bozuk musluktan akan su sesleri... Ortamdaki sessizlik huzur yerine tedirginlik veriyor... Saat 20'de uyumayan bünye yapacak bir şey bulamayınca mecbur uyuyor...

13 Şubat 2011...

Can sıkıntısından kurtulmak için çarşıya inmeyi düşündüm: Hem internete girebilirdim, hem de bir iki tanıdık görürdüm... Şöföre 1 TL'yi uzatacakken ön camda asılan yazıyı gördüm: "Öğrenci 1.10 TL, Sivil 1.35 TL"... 10 kuruş zamlanmış. Aşağı indik, dolanmaya başladık. Bir iki dükkan yer değiştirmiş, kimi kapanmış, kimileri açılmış... Yine ortalıkta sessizlik... Hazır çarşıya inmişken iş arayan dükkanlar var mıdır diye vitrinlere bakmaya başladım. "Bayan eleman aranıyor...", "Tam zamanlı eleman ara..."... Bir ilan ilgimi çekmişti, dükkana girdim ve "Öğrenciye vermiyoruz".

Böyle bir ruh haliyle yukarı çıktım: 1.10 TL... Ve yine erken yatış...

14 Şubat 2011...

Dersler başladı, sevgiler gününü kutladı, kandil simitleri çaylara batırıldı. Yine 1.10 TL verildi şöföre ve akşam üstü köşeyi dönerken arkadaş: "Mahir bak, eleman arıyorlar." Bir pastahanenin camında iş ilanı vardı. Hemen içeri girdik: Öğrencilere veriyorlar, part-time çalıştırıyorlar, fiyatı da uygundu... İlk iş görüşmem ve kabul edilirsem de ilk işim olacak. Dükkandan çıkarken arayacaklarını söylediler (herhalde bilindik bir söylem). Yurda çıkarken düşünmeye başladım: yarı öğrenci, yarı çalışan...

15 Şubat 2011...

Aramadıkları için tekrar dükkana gittim, daha ortalıkta kimseler yoktu ama saat 12'ye geliyordu... Tekrar konuştum, dükkanın sahibi şehir dışında... Adamla şu ana kadar tek ortak yanımız: Gıda Mühendisliği... Eli boş döndüm kampüse... Yarın ders var.

16 Şubat 2011...

Saat 10. Halen daha yatakta yuvarlanıyorum, öğlenden sonra ders var. Ders bizim fakültede değil Fen-Edebiyat'ta. Güç bela odayı bulduk, ancak hoca çoktan içeri girmiş ve "Sorusu olan?" demişti. İyi de saat 13.40, ders şimdi başlamadı mı?

İşte böyle başlıyoruz...