Picture
Gecenin bir yarısı, tam da yatmaya giderken kapınız çalar ve kim o dersiniz kapı otomatından... Tanrı misafiri sesini duyarsanız şaşırmayın... Çünkü Bolu'da kalacak yerim yok. :/  Bugün KYK sonuçları açıklandı ve yedekler 100'lerdeyim. Ve okulun başlamasına 1 aydan da az bir süre kaldı. Çaresizlik galiba böyle birşey... Yaptığım ufak bir hata çok büyük sonuçlar doğurdu: Sadece bir aylık yurt ücretini ödemedim diye beni uyarmadan direkt attılar, üstelik depozitodan bir sonraki ayı da keserek...

Eeee... Ne yapayım diye düşünüyorum? Vakıf yurtlarına başvursam çıkma ihtmali çok düşük. Araya birilerini soksak sokacak insan nerede? Ev tutsak, var mıdır ki anlaşabileceğin bir arkadaş? Öğretmenevi desek ne kadar durursun?

Bir anlık dargınlık herşeyi gerçekten de içine ediyormuş... Neyse ben atölye çalışmama devam edeyim...


 
Mahir Asosyalistik

- Nerdesin ya?

- Geldim, geldim... Kadıköy'e gittim. Laptopu tamir ettirmek için...

- Yaptıracak mısın?

- Evet, bu hafta içerisinde yeni bir ekranla laptopumu kullanacağım. Baksana... Haydarpaşa'dan trene binerken aklıma çok saçma bir fikir geldi...

- Hiç şaşırmadım, sen ve saçma bir fikir. Yine ne saçmaladın?

- Dalga geçme de anlatayım o zaman: Bu Gençlik Kumpanyası aklıma geldi bir an...

- Hangi? Hani Ankara'dan kalkıp da şehir şehir gençlik haklarıyla ilgili şeyler yapanlar mı?

- Aynen... Tren kalkmadan aklıma geldi ve sonra "Sanat sokaktadır!" sözü geldi ve "Tren Oyunları" fikri geldi.

 
(Mahir Asosyalistik)

Şu günlerde sosyal medyayı araştırdıkça yeni yeni şeyler görmeye başladım. Mesela Podcast...

Öyle ki araştırdıkça daha da ilginç podcastlara rastlıyorsun. Mesela bir kişi blog yerine sesini kullanarak sesli günlük oluşturup bunu internetten yayınlayabiliyor...

Aslında bu podcast aklıma güzel fikirler getirdi.
Eskişehir'deki toplum gönüllüsü arkadaşlar görme engelliler için ne yapmışlardı?

-Bir filmi gözleri kapalı dinlemişlerdi.


Peki Denizli'de geçen yıl bir atak olmamış mıydı? Neydi?

-ENGEL'SİZ ATAK...

Orada ne yapmıştık?

-Gözlerimizi bağlayarak görme engelliler için hazırlanmış sesli dergiyi dinlemiştik...

 
Koordinasyon toplantısı'na giderken... 2009 yazın başları...

Bu trenle Ankara'ya gidişimin ilk yazısıdır. Trenin gelmesine otuz dakika var ve tren Haydarpaşa'dan kalkmakta. Az önce Vangölü Ekspresi istasyona (Pendik) vardı. Çoğu aile sanki köyden kente göç eder gibiydi. Yataklı vagonlar nostalji havasında ve ben bir elimde kalem, diğer elimde fındıkla bu yazıyı yazmaya başladım.

 
Picture
Bunu okurken şu şarkıyı dinleyebilirsiniz...

Hep bu karşıt görüş: Evet, hayır... Bu iki ifade bana Kamuran Akkor'un şarkısı (yani dinlediğiniz şarkıyı) nı anımsatır:


Evet mi hayır mı
Söyle bana nedir senin cevabın
Beklemek istemem
Ne olacak bilinmez ki yarın

Gelmezsin sevmezsin
Sen hereyi benden mi beklersin
Söyle nasıl sevgi bu
Yoksa buna sen aşk mı dersin

Bundan başka bir de Erkan Yolaç'ın oynattığı Evet, Hayır oyunu var. Ve şimdi biz de bu oyunu oynamaya başladık...


 
Mahir Asosyalistik

İyi geceler, bir "Saçma Yazılar Kuşağı"nda yine sizlerle birlikteyiz. Bu yazımızda her şeyi bildiğini iddia eden Asosyalistik'le çok önemli bi mesleği, Kaldırım Mühendisliği'ni irdeleyeceğiz... Sayın Asosyalistik isterseniz Kaldırım Mühendisliği nedir bundan başlayalım.

Öncelikle bu yazıyı okuyan okurlarımıza tekrar iyi geceler diliyorum. Efendim Kaldırım Mühendisliği, İnşaat Müh.nin bir alt dalı olan bir mühendisliktir. Kaldırım Mühendisleri, yollarda gördüğünüz ve yaya ile araçları birbirinden ayıran tümsekleri yaparlar. Bunları yaparkende ne kadar harç dökeceklerini, kaldırım taşlarının arasındaki mesafeleri öğrenirler.

Peki Bay Asosyalistik, bu meslek için üniversitelerde bölüm var mı?

Hemen hemen tüm Mühendislik Fakültelerinde var.

Peki ne tür dersler işleniyor bu bölümlerde?

Öncelikle temel bilimler öğretilmekte... Kaldırım Bilgisi, Taşlar Tarihi, Harç Bilgisi gibi derslerde bölüme has dersler olarak sayabiliriz...



 
24 Temmuz 2010 Cumartesi

İnsan artık kendini sorgulamaya başlıyor: Neden adın Mahir diye!
Çocukken böyle birşey düşünmezdim. Sebebi çok basit:

Kastamonu'da o zamanlar kasaba olan Seydiler'de bir yiğit varmış. Söylenti bu ya, oraların kabadayısı olduklarından onlara Horozoğlu derlermiş. İşte o yiğitlerin arasında bir Mahir varmış. Cumhuriyetin ilk yıllarında Soyadı Kanunu ile gelen hakla birlikte ona Mahir Horozoğlu denilmiş.

Gel zaman git zaman...


Köyden kente göçlerle birlikte bu yiğitte İstanbul'a gelmiş. Tersanelerde çalışmış, oğlunu ve kızını daha iyi yerlere getirmek için.

O çocuklar büyümüş ve evlilik çağlarına gelmiş. Oğlu Ordu'dan bir gelin almış. Ve 90'ın serin sonbaharında, eylül aylarında oğulları doğmuş. Artık dede olan bu yiğidimiz kendisi gibi yiğit olacak torununa kendi adını koymuştur: Mahir.

Artık yavaştan arkadaş çevresine girdiğimde ismim sorulduğunda bana "Nerden gelmiş senin ismin? Niye Mahir koymuşlar?" gibi sorular sorulmaya başlandı. Galiba sebebi Mahir Çayan'dan dolayı.

Mahir Çayan ismini pek merak etmemiştim, ancak bu sorular artmaya başlayınca kısa bir göz gezdirmeye başladım. Mahir Çayan'ın bu devlet için nelere kalkıştığını ve nelerle mücadele ettiğini görünce aslında ne kadar önemli bir ismi taşıdığımı farkettim.

Bu yazıda kısaca şunu açıklamak isterim: Adım Mahir Çayan'dan değil, Mahir Horozoğlu'dan gelmektedir. Çayan'la ismimiz sadece rastlantıdır ama güzel bir rastlantıdır.
 
25 Ocak 2010 Pazartesi

Bir isteğim var senden,
Sadece beni dinlemen.
Dinlemesen de dinlemiş gibi yap.

Bir isteğim var senden,
Sadece beni anlaman.
Anlamasan da anlamış gibi yap.

Bir isteğim var senden,
Sadece beni sevmen.
Sevmesen de sevmiş gibi yap.

Bir isteğim daha var senden,
Bunu okuduktan sonra
Hiçbir şey olmamış gibi davran.
 
17 Ocak 2010 Pazar

Geldik yine suskunluğa,
Düşündük neden olmasın diye,
Ya da sadece ben düşündüm olur mu diye,
Ve düşündüğüm sadece düşünmekle kaldı.

Bir gün geldi,
İçimdekini sana söyleyeyim artık dedim,
O günün gecesi zorda olsa dedim.
Dedim ama...

Keşke hayaller gerçek olsaydı da zamanı geri alsaydım
Ve keşke sana o sözü söylemeseydim.
Ne oldu şimdi Mahir? Söyledin de başın göğe mi erdi?
Söyledin de dünyalar senin mi oldu?
Şimdi otur koltuğunda bekle...
Bekle zamanın geri dönmesini.
 
Facebook profilimden alıntıdır.
17.09.2009

Bugün özeldir, güzeldir,
Çünkü 19 yıl önce ağlayarak geldim.

Hayat hızlıdır derler doğrudur,
Sanki 70lik dedeler gibi hisseder kendini arkaya bakınca

Kimilerine göre katip, kimilerine göre iletişimci
Kimilerine göre suskun, eğlenceli, güler yüzlü
Herkese göre farklı ben.